“GÖRELİM MEVLA NEYLER, NEYLERSE GÜZEL EYLER…”

Türkiye kimine göre bir Nuşirevan Adil, kimilerine göreyse bir Haccacı Zalim devri yaşıyor. Cemaat kültürünü yaşamamış, toplumsal – kültürel derin geçmişle hem hal olmamış kimseler iyi ve kötüyü temsil eden bu İslami kişileri / kişilikleri bilmezler. Gelin, biraz bu kimselerden söz edelim.

Veysel Çamlıbel / Yazarın diğer yazıları için tıklayınız

Nuşirevan Adil Hz. Muhammed öncesi, İran'da yaşamış, adaletiyle nam salmış bir hükümdar. Rivayet edilir, denir ki, karıncayı bile incitmemiş biridir. Nuşirevan, işte o kadar adil biri. Haccac-ı Zalilim'e gelince; o, 600'lü yıllarda yaşamış, Emevi egemenliğini / zulmünü arşı alaya çıkarmış, ahalinin anasından emdiği sütü burnundan getirmiş, ortalığı yakıp – yıkıp viraneye çevirmiş zalim bir Arap hükümdarıdır.

Çocukluğumuzda Kürt tarihi ancak bir takım güngörmüş bilgelerin, dengbêjlerin dilinden, anlatımlarından öğrenilirdi, Arap, Acem İslam tarihi anlatımları ise cemaatlerde büyük yer tutardı, İslam dünyasının tarihi, iğneden ipliğe, temsiller, örneklerle anlatılırdı. Tebaa formatını aşamamış toplulukların küçük dünyasında zalim ve adil hükümranlar efsaneleşir, adil olanlar hayır dualarla anılır, zalimler lanetlenirdi.

*   *   *   *

O günlerden bu günlere yaşam çok değişti. Genç nesillerin, giyim kuşam, iletişim ve davranışlarını görüp, izleyip düşünüyorum. Yaşam birçok parametreleriyle derinden değişiyor. 80 yaşına merdiven dayamış, nasıl olmuşsa mürekkep yalama imkanı bulabilmiş, az da olsa gün – devran görmüş, yeni yaşamı da gözlemleyen biri olarak, bir süredir doğduğum, ekmeği, değerleriyle büyüdüğüm iklimdeyim. Bayazıt'tayım.

Uhrevi bantta yürüyen yaşamımız şimdi daha bir seküler, daha dünyevi. Eskiden din inanç dünyamız daha içten, daha duru, temiz ve samimiydi. Din egemenin elinde kirleniyor, metalaşıyor. Varılan yerde, din – inanç dünyamız daha çok metalaşmış; servete, debdebeye, siyasete, güçlüye, iktidarlaşmaya hizmet ediyor. Birçok şey kirlenmiş, çevresini kirleterek, boz bulanık su olmuş akıyor.

Velhasılıkelam, yaşam mantığınca, kavlince sürüklenip yol alıyor… Güzel, umut arttırıcı şeyler de oluyor, insanın içini karartıp, sızlatan şeyler de…

*   *   *   *

Ehmedê Xanî büyük bir bilge kişi. Kürt İslam dünyasında büyük bir aydınlatmacı zat. Toplumun gelişmesinin önünde üç yüz yılı aşkın bir zamandır yer tutan, yürüyen biri. Yaşadığı tarihlerde, 1600'lü yıllarda Avrupa'da Hollanda deniz aşırı önemli ülkelerin ön sırasında, Hollanda Florini en değerli para birimi. E. Xanî, topluma sunduğu değerlere itibarın yetersizliğini görüyor, her aydın, aydınlatmacı kişi gibi hayıflanıyor, yakınıyor; ''bilgi – marifet piyasası çok kesat, bilgi denilen şey Hollanda Florini değil ki kapışılsın..'' diye söyleniyor.

Çocukluğumuzda onun kabrini ziyaret ederdik. Kabrine dilek taşları tutturulur, dilek ağaçlarına Kürt halk değerlerinin kutsanan renklerinden bezler bağlanırdı. Xanî Baba'ya dualar ederdik. Sözlerimiz inandırıcı olsun diye, onun adı üzerinde yemin etmek usuldendi. Ondan söz ederken, nerdeyse akan sular dururdu…

*   *   *   *

Seyadê Şame / Yaralı Turna Belgeseli'nin gösterimi, İzmir'den sonra İstanbul'un iki yakasında da olumlu izlenim bıraktı, katılım mevsimin gerekleri düşünüldüğünde hiç de fena değildi, iyi bir şeyler yaptığımızı fark ettik. Doğubayazıt'a uğradık. Ardından Ağrı'ya ve Van'a.

Şu ortamda Ağrı Dağı'nın zirveleri bulutlu. Doğubayazıt suskun, kimi konuştursan burnundan soluyor. Ehmedê Xanî'nîn büstünün ''yol yapımı ortamında, kaza sonucu kırıldığı'' ifadeleri, heykeldeki kalem tutan, ellerinin, kollarının kırılması düşünüldüğünde, yeniden yapılacağı tavırları toplumca hiç inandırıcı ve samimi bulunmuyor. Yediden yetmişe Doğubayazıtlılar bu olaydaki gerçek nedenin ve sorumluların açıklanmasını bekliyor ve istiyor.

Bir başka olay da İsmail Beşikçi caddesinin isminin değiştirilmesi. İsmail Beşikçi halklar arası bir köprü niteliğinde roller yüklenmiş, Kürt halk gerçekliği için 16 yıldan fazla hapis yatmış, fikir namusu güçlü, gerçek bir bilim insanı. Onun adını ilçelerindeki en büyük caddeye veren halk iradesiyle seçilmişler yerine atanmış Kayyum eliyle son derece ilgisiz bir isimle değiştirilmesi Doğubayazıtlıları çok üzmüş, onurlarını kırmış, iradelerini yaralamış…

Güzel Kürtçemizde tanrının bir adı da ''HAK''tır. Hak – hukuk – adaletin önemini vurgularken '' Haq navê xwedê ye../ Hak Allah'ın adıdır '' deriz biz Kürtler… Bu çok anlamlı, öğretici bir ifadedir.

Ohal, ohal de, gerekçesi hilesiz, yalansız, dosdoğru olmalı…

Ve ohalin de bir hukuku olmaz mı?

Hak, hukuk, adalet…

Biz Kürtler, vurgulu yüzüyle tanrıyı tanımlar.

Bu dünya kimseye kalmaz.

Devran döner, gün gelir hakkın şaşmaz terazisi sizi de tartar.

Ayıplarınız, günahlarınız üstünüzden etrafa saçılarak dökülür.

Şöyle bağlayalım yazımızı dilerseniz…

'' Görelim mevla neyler, neylerse güzel eyler…..''

 

 

RSS Feed

rojnameyanewroz.net

IFTTT
Blogger tarafından desteklenmektedir.