Haklıyız Kazanacağız..!

220 gündür direnen ve bugün tutuklu bulundukları cezaevinde 100 gündür açlık grevinde olan Nuriye ve Semih'in direnişi devam ederken, Nuriye ve Semih'e destek amacıyla açlık grevine giren yakınları ise "Haklıyız, kazanacağız" diyor.
Açlık grevlerinin 76'ıncı gününde ev baskınıyla gözaltına alındıktan sonra tutuklanan eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevini tutuklu bulunduğu Sincan Cezaevinde devam ettiriyor. Açlık grevi bugün itibarıyla 100'ncü güne girerken, Nuriye ve Semih'in sağlık durumu kritik düzeyini koruyor. Nuriye ve Semih'in taleplerinin karşılanması için 26 gündür süresiz-dönüşümsüz açlık grevine giren Esra Özakça ve Sultan Özakça direnişlerinin haklı bir direniş olduğunu tekrarlarken, herkesin bu direnişi sahiplenmesini istiyor.
Açlık grevindeki Esra Özakça, her gün abluka altında olan Yüksel Caddesi'ndeki İnsan Hakları Anıtına geliyor. Astım hastası olan Esra, buna rağmen; her gün polislerin gazlı ve plastik mermili saldırısına maruz kalıyor. Direnişin ilk gününden bu yana Nuriye ve Semih'i yalnız bırakmayan ve direnişlerini paylaşan Esra Özakça, Sultan Özakça ve Beyza Gülmen direnişe ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
'Saldırılan açlık greviydi'
Nuriye ve Semih gözaltına alındığında açlık grevine başladıklarını hatırlatan Esra Özakça, "Saldırılan şey açlık greviydi ve açlık grevinin kitleselleşmesiydi. Biz de bunun karşısında bedenlerimizi açlığa yatırıyoruz dedik ve direnişe devam edeceğimizi söyledik. Nuriye ve Semih tutuklanınca direnişin biteceğini sandılar ama yanıldılar. Onlar içeride biz de dışarıda direnişe devam ediyoruz" dedi.
'Haklıyız, kazanacağız'
Günde iki defa İnsan Hakları Anıtı önünde yapılan eyleme dikkat çeken Esra, her gün biber gazına maruz kaldıklarını belirterek, işkenceye karşı suç duyurusunda bulunduklarını kaydetti. İşkencenin insanlık suçu olduğunu ve yapılan işkencenin peşini bırakmayacaklarını ifade eden Esra şöyle konuştu: "Biz kimseden lütuf istemiyoruz, sadece işimizi istiyoruz. Nuriye ve Semih işe iade edilene kadar, açlık grevini bitirene kadar biz de açlık grevindeyiz. Hak, adalet yerini bulana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Haklıyız, kazanacağız."
'Bunu gururumuza, onurumuza yediremedik'
Semih Özakça'nın annesi Sultan Özakça, Nuriye ve Semih'in 6 aydan fazladır Yüksel Caddesi'nde oturma eylemiyle direndiklerini ve tek taleplerinin, işe geri dönmek olduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "180 gün oturma eylemi yaptıktan sonra bunun sonucunda açlık grevine başladılar. Bununla birlikte büyük bir kamuoyu oluştu. Eylemin 69'uncu gününde daha çok kitleselleşme oluşunca saldırıya başladılar. Ateş yakmak Valilik tarafından yasaklandı. İlk etapta ateşe saldırdılar. Sonra açlık grevinin 75'inci gününde gecenin bir yarısı eve baskın yaptılar. Biz Semih'in gözaltına alınmasını istemedik, savcıyla görüştük. Kabul etmediler. İşkenceyle, zorla almaları bize çok dokundu. Çocuklarımız sonuçta açlık grevindeydiler. Sonra biz açlık grevine başladık. Bunu gururumuza, onurumuza yediremedik."
'Açlık grevine karşıydım; ama başka bir şeyimiz yok'
Sonuç alıncaya kadar açlık grevini sürdüreceklerini söyleyen Sultan, "Daha önceleri açlık grevine karşıydım. Ama elimizde, bizi savunacak başka hiçbir şey yok. Hükümet bizi aç bıraktığı için, biz de açlığımızla direnmeye çalışıyoruz. Benim de açlık grevindeki tek talebim: Nuriye ve Semih'in bir an önce dışarıya çıkması, işlerine geri dönmesi ve öğrencilerine kavuşmalarıdır" dedi. Açlık grevinde günler ilerledikçe bazı sağlık sorunlarının da baş göstermeye başladığını dile getiren Sultan, Esra'nın yoğun biber gazına maruz kalmasından dolayı; ishal, halsizlik ve boğazında yanma olduğunu belirtti. Esra'nın bu anlamda güçsüzleşmeye başladığını kaydeden Sultan, kendisinde de bel, baş ve diş eti ağrılarının olduğunu söyledi.
Nuriye Gülmen'in kardeşi Beyza Gülmen de ablasına ilk günden beri destek oluyor. Eskişehir'de okuyan Beyza, ara ara Yüksel Caddesi'ne gelerek İnsan Hakları Anıtı önündeki direnişi devam ettiriyor. Beyza, "Haklı olduklarını bilmeselerdi, böyle bir eyleme başlamazlardı" diyerek, bunun onlar içinde kolay bir durum olmadığını vurguladı.
'Hükümet gizli gizli takip ediyor'
Onlarca kez gözaltına alındıklarını ve işkenceye maruz bırakıldıklarını belirten Beyza,"Açlık grevlerinin nedeni de onursuzca işlerinden atılmak. Yapılacak hiç bir şey kalmadı; çünkü hiçbir şekilde hükümet kanalına ulaşamıyorsun, yargı önü kapalı, mahkeme açamıyorsun hiçbir şey yapamaz hale getiriliyorsun" şeklinde konuştu. Eylemin kitlesellik kazanmasının da zorlu bir süreç olduğuna dikkat çeken Beyza, "180 günün sonunda halk destek verdi; ancak hükümet yine görmezden geldi. Hükümet biliyordu, hatta gizli gizli takip ediyordu; ama görmezden gelmeye devam etti" sözlerine yer verdi.
Direnişe sahip çıkma çağrısı
İnsanların direnişi sahiplenmesiyle birlikte hükümetin korktuğunu ve direnişi engellemeye çalıştıklarını ifade eden Beyza, son olarak şu ifadelerde bulundu: "Eylemin bu kadar büyüyeceğini düşünmüyorlardı sanırım. Hükümet suçlu olduğunu biliyor. Onları hukuksuzca işinden attı. Eğer işlerine geri dönseler bu onların suçunu kabul etmeleri demek oluyor. Bunu istemediği için tutuklamalar, işkenceler başladı. 76 gündür aç olan insanları hangi vicdan cezaevine gönderir. Cezaevinde de B1 vitamini verilmiyor. Tecrit en önemli şey, orada etkileyen şey tecritte olmaktır. Sağlık durumları da bizi endişelendiriyor. Hepimiz biliyoruz ki gerçekten haklıyız, kazanacağız. Yüksel Caddesi'ni de sahipleniyoruz. İnsan olan herkes onların oradan çıkmasını ve işine geri dönmesini istiyor, bir tek hükümet bunu anlayamadı. Herkesin bu direnişe sahip çıkmasını ve Yüksel'e akmasını istiyorum."

RSS Feed

halkinbirligigncelhaber

IFTTT
Blogger tarafından desteklenmektedir.